MeLeKLeR GeLiYoR

HZ HIZIR'IN LEDUN iLMi


Washington – Ladikli Köyü.

Dört Dakika
!!!

Bu yazıyı okumak için ilk önce inancınızı yoklamanızı tavsiye ederim. Çünkü aşağıda yazacaklarım gerçektir. İnanmayanlara ise Matrix filmini hatırlatmak isterim. Ne kadar gerçekti değil mi ya da ne kadar gerçek dışıydı?

Matrix filminde filmin kahramanları, bedenleri dünyada değilken, dünyaya kötülerle savaşmaya gidiyorlardı.Yani bir nevi boyut değiştiriyorlardı. Peki bu olabilir mi?

Yoksa dünya kurulduğundan bu yana bu olabilen bir şey mi?

Sorunun cevabı

Evet olabilen bir şey.

Bu "OLABİLEN ŞEYİ" burada detayları ile anlatacak değiliz. Her şeyin başı `Oku` olduğuna göre ilim peşinde koşan kişiler mutlaka bu bilgilere ulaşacaktır. Unutulmamalı ki.



Allah zenginliği dilediğine, İlmi ise isteyene vereceğini belirtmiştir.

Anadoluda yetişen birçok evliya vardır. Daha sonra kırklar, yediler, üçler olarak adlandırılan Allah dostları vardır. Benim dogduğum yer olan Afyon’da bile 40’lar makamı var. Bursa`da Üftade Hazretleri`nin bulunduğu yerde 40 lar makamıdır.

Bu makamlar dünyanın birçok bölgesinde de bulunmaktadır.

Bu bilgilerden sonra yazımızın kahramanı olan Ladikli- Ahmet Ağa’dan bahsetmek istiyorum.



Ladik’li Ahmet Ağa’yı Hattat ağabeyimiz Yusuf Coşkun Benefse’nin bana aktarımı ile duydum.

Daha sonra Araştırmacı yazar Mustafa Özdamar’ın Ladikli Ahmet Ağa kitabını bir çırpıda okudum.

Vereceğim bilgilerin çoğuda bu kitaptan zaten.

Ahmet Ağa bir ümmi yani okuması yazması olmayan birisi.

Osmanlı’nın kanal hareketinde ölümden dönüyor kendisi. Bir atlı (daha sonra Hz Hızır olduğu ortaya çıkıyor) gelip kurtarıyor onu ve ona seninle 40 yaşından sonra görüşeceğiz diyor.



Sonra Ahmet Ağa memleketi Ladik’e dönüyor. Hz Hızır ile tekrar karşılaşmaları ve ilmi-ledun derslerinin başlangıçları.

Bu arada hatırlatmakta fayda var. Hz Hızır, Bediüzzaman Said Nursi, Yahya Efendi ile de zamanında bu dersleri yaptığını hatırlatalım. İstanbul`daki belli merkezleri ders alanı olarak kullanılıyor.

Bu derslar sonrasında Ahmet Ağa kırklar diye tabir edilen Allah dostlarının askeri kuvvetlerinde görev alıyor.

Sık sık operasyonlara gidiyor.. Bu operasyonlarda tayyi-mekan yaparak oluyor. Yani bir nevi Matrix.



Arkadaşları ile birlikte operasyonlar için uçuyorlar.

1960’da vefat ediyor.

Ladikli Ahmet Ağa kendisini kış günü ziyarete gidenlere yaz gününün meyvelerini çıkarır

Hatta köylü bu seferlerini bildiği için Ladikli Ahmet Ağa’ya bize hurma getir ,muz getir gibi ısmarlamalar da yapar.

Bu görevlerinden en çarpıcısı ise Kore’de sıkışan Türk tugayına yardım için gitmesi. Kuroni çarpışmalarında sıkışan Türk tugayını kurtarır. Türkiye’yi bölmek içi antlaşma yapan Sovyet ve Rusların antlaşmalarını sofyada gider basar.

Neyvork’te gizli Müslüman olan Papazlara yardım için gider.

1957’lerde patlak veren füze krizi hakkında Cezayir dağlarında konuşan kırklar ile toplantı yapar.



Birçok kişi sorar Ahmet Ağa’ya –Ahmet Ağa madem bu kadar operasyona gidiyorsun nedir bu İslam aleminin hali- O da cevap verir, İzin yok oğlum izin yok. Olsa hepsini darmadağın ederiz.


Ladikli Ahmet Ağa yine bir sohbette sorarlar

Ahmet Ağa bugün nereye gidiyorsun.

-Tam ismini bilmiyorum şurada kağıtta yazılı idi. Getirin bakayım der

köylüler alır bakarlar.


O kağıtta yazılı neresi imiş okuyun bakayım der Ladikli Ahmet Ağa

-Washington

Köylüler sorar

Ahmet Ağa kaç saat’te gidersiniz Washington’a

`Ladik ‘ten –Washington 4 dakika` der

Hatırlatma:(illimünati şeytanlara tapn gruptur)

İllümanite de, konseyler de planlar yapanlar var. Ama unutulmamalıdır ki en büyük plan yapıcı Yüce Alahtır. Ve Allah’ın bu dünyada birçok Evliyası 40’ları ve bilmediğimiz ilim sahipleri vardır.

Son bir not daha anlatalım.

Yemen kralı Mekke’yi yıkmak için fil ordusu ile gelir. O sırada Mekke’de yaşayan Peygamberimizin (s.a.v) dedesi de koyunlarını otlatmak için düşmanların vadisine gelir. Ona sorarlar. Ey kişi biz Kabeye saldırmaya geliyoruz sen ise buradasın nasıl oluyor bu iş deyince

`Kabe’nin bir sahibi var ve o orayı korur` der

Cümle işler Halık`ındır, kul eliyle işlenir,
Sanma izni olmadan , bir tek yaprak titreşir.

Hak kulundan intikamını yine kul eliyle alır,
İlm-i Ledün bilmeyen bunu kul yaptı sanır.



İlmi- Ledun Nedir ?



İlm-i ledün, Allah tarafından verilen, öğrenmekle değil, Allah`ın bildirmesiyle elde edilen bilgi demektir. Bu bilgiyi ikiye ayırmak gerekir: a) Allah`ın Peygamberlerine vahiy yoluyla verdiği bilgi. Vahiy Allah`tan olduğu için lugat manasında buna da ledün ilmi denebilir. b) Hızır gibi bazı kullarına ilham ve keşif yoluyla verdiği bilgi. Bu ikinci çeşit bilginin sağlam kaynaklarla doğrulanmış olanı vardır; Hızır`ın ve Hz. Ömer`in bazı bilgileri böyledir, onaylanmış olmayanı vardır; bu da ümmetin salih fertlerinde olan ve ilhama dayalı bulunan bilgidir.


İlm-i ledün kimde olursa olsun vahye aykırı olmayacaktır; vahye aykırı olan bilgi kimden gelirse gelsin muteber değildir. Kur`an-ı Kerim`de Kehf sûresinde ilm-i ledün ifadesi geçmektedir (18/ 65). Âyetin meali şöyledir: "Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, ona katımızdan bir rahmet vermiş ve yine tarafımızdan ona bir ilim öğretmiştik." Devam eden âyetlerde Hz. Mûsâ ile bir süre yolculuk eden bu kulun (Hızır`ın), Allah`ın bildirmesi sayesinde, başkaları için gayb(gizli) olan bazı şeyleri bildiği anlaşılmaktadır. Bu bilgiyi Allah dilediğine verir, çalışmakla, ibadetle, başkaca beşeri mesailerle elde edilemez, biri diğerine aktaramaz.


Bu konuları merak eden okurlarımıza Kur`an-ı Kerim`in onsekizinci Sûresi Keyf Suresi`ni okumalarını tavsiye ediyorum

Hazret-i Hızır’ın (as) ilmi, “ledün” ilmidir. Yani Allah’ın ona lütfettiği, hâdiselerin iç yüzünü gösteren gizli ilimlerdendir. Bu ilim gereği Hızır (as) varlıkların görünen kısmı gerisinde var olan incelikleri, hikmetleri, gelecekteki tavırları, geçmişteki sebepleri ilk bakışta biliyordu. Hazret-i Mûsâ’nın (as) ilmi de vahye dayanmaktadır. Fakat Hazret-i Mûsâ’nın (as) ilim alanı, olayların dış yüzüne bakarak Allah’ın hükümlerini bilmektir.



Bedîüzzaman Hazretlerinin tesbiti ve keşfiyle, Hazret-i Hızır (as) bu gün de, serbest, bir anda çok yerlerde bulunmaya istidatlı ve insânî ihtiyaçlarla sınırlı olmayan bir hayat içinde bulunmaktadır. Velâyet makamlarından bir makam vardır ki, o makama gelen velî Hızır (as) ile görüşmekte ve Hızır’dan (as) ders almaktadır.



0 yorum:

DÖNDÜM KIBLEYE...BAKTIM KABE'YE