MeLeKLeR GeLiYoR

AHiR ZAMAN VE KIYAMET


NOT:
Diger videoya otomatik geçer kapatmayiniz.






AHİR ZAMAN NEDİR?


Hz. Peygamber (s.a.s.)in Islamı tebliğinden başlayıp kıyametin kopmasına kadar geçecek olan müddet hakkında kullanılan bir terim.
Bu tarif çerçevesinde Resulullah'a Ahir zaman Peygamberi denilmektedir. Bunun anlamı da Son Peygamber demektir.
Bizden önce yaşamış ümmetlerin geçirdikleri zamanın tümü bir gün içinde sabahtan ikindiye kadar geçen zamana; bu ümmetin yaşadığı zaman ise ikindiden akşama kadar geçen vakte benzetilmiştir. Kıyametin yaklaştığı zamana da aynı şekilde "Âhir zaman" denilmektedir. Bu zamanın kesin olarak ne zaman başlayacağı da belli olmadığı için sadece bu döneme yakın bazı belirgin alâmetlerin görüleceği ifade edilmiştir
AHİR ZAMAN ALAMETLERİ:
Ahir zamanda (zamanın sonları) ortaya çıkarak Kıyametin yaklaştığını, kopmak üzere olduğunu gösteren belirtiler. Bu belirtiler genellikle Küçük Alametler (Alâmât-ı Suğra) ve Büyük Alametler (Alamat-ı Kübra) olmak üzere iki bölüm halindedir.

Küçük Alametler (Alamat-ı Suğra)
1:Insanların bina yapmakta birbiriyle yarışmaları(Buhari, Fiten,25Tecrid-i Sarih Ter1/58)
2:nsanların ölümü temenni etmeleri(Buharî Fifen 25 Müslim Fiten 53-54)
3:Cariyenin efendisini doğurması (Müslim, Imân, 1)
4:Hicaz'da bir ateşin çıkarak Busra'da (Şam yakınlarında bir yer) develerin ayaklarını aydınlatması (Buhari, Fiten, 24 Müslim Fiten, 42)
5:Fırat nehrinin sularının çekilerek, nehir yatağından altın çıkması (Müslim, Filen, 29-31)
6:Ikisi de hak iddiasında bulunan iki büyük Islâm ordusunun birbiriyle savaşması (Buharı, Fiten, 25 Müslim, Fiten, 17)
7:islami ilimlerin ortadan kalkması, cehaletin artması (Buhari, Fiten, 4)
8:Depremlerin çoğalması (Buhari Fiten, 25)
9:Zamanın yaklaşması, gece ile gündüzün eşit olması (Buhari Fiten, 25)

10:Cinayetlerin çoğalması, fitnelerin zuhur etmesi (Buhari Fiten, 4 Müslim, Fiten, 18)
11:Yahudilerle Müslümanların savaşmaları, Müslümanların Yahudileri öldürmesi (Tecrid-i Sarıh Tercümesi VIII, 341Müslim, Fiten, 79-82)
12:Zinanın açıkça işlenmesi, içki tüketiminin artması, kadınların çoğalıp erkeklerin azalması (el-Ali en-Nasif Tac 5/335)
Kahtan dan bir kişinin çıkarak insanları asası ile sevketmesi (Buhari Fiten, 23)


Kıyametin büyük alametleri ise şu hadis-i şerifte toplu olarak zikredilir.Huzeyfetul-Gifarı (r.a)den rivayet edilmiştir.Biz bir gün kendi aramızda konuşurken, Hazreti Peygamber yanımıza çıkageldi. Bize Ne konuşuyorsunuz?dedi. Biz de Kıyâmet gününden konuşuyoruz diye cevap verdik. Hazreti Peygamber Şüphesiz on alamet

görülmedikçe kıyamet kopmayacaktır dedi ve Deccal'ı dumanı(duhan) Dabbetül-arz'ı güneşin batıdan doğmasını, Isa (a.s.) ın yere inmesini, Ye'cuc ve Me'cuc'u doğuda, batıda ve Arap yarımadasında olmak üzere üç yer çöküntüsünü, son olarak da Yemen'den çıkarak insanları Mahşere sürecek ateşin vuku bulacağını söyledi (Müslim, Fiten, 39)


Büyük Alametler (Alamat-ı Kübra):

Kıyametin bu on büyük alameti:
1: Deccal'in ortaya çıkışı: Deccal kıyamette zuhur edecek yalancı bir kişidir, Islam Dinini ve müslümanları ifsad edip, kötülüğe ve bozgunculuğa sevketmek isteyecektir. Deccal'ın sağ gözünün kör olduğu, iki gözünün arasında kâfir yazdığı, çocuğunun olmadığı, Medineye ve Mekkeye giremeyeceği, ortaya çıktıktan sonra yeryüzünde kırk

gün kalacağı, bu süre içerisinde istidrac türünden bazı olağanüstü olaylar göstereceği, daha sonra da yine kıyametin büyük alametlerinden olan Hz. Isa'nın yeryüzüne inmesiyle onun tarafından öldürüleceği sahih Hadislerde belirtilmiştir (Buhârı, Fiten, 26; Müslim, Fiten, 37, 39, 40, 91, 101, 110, 112)

2:Duhanın çıkışı: Duman anlamına gelen duhan da kıyametin büyük alametlerinden biridir


Kıyametin vukuundan önce dünyayı bir duman bulutu kaplayarak, kırk gün ve kırk gece kalacak, müminler nezleye tutulmuş gibi kafirler ise sarhoş gibi olacaklardır (Müslim, Fiten, 39)
3:Dabbetül-arz'ın çıkışı Kıyametten önce çıkacağı bildirilen bir yaratıktır. Kelime anlamı (yer hayvanı) demektir

(Neml Suresi:27/82):Kendilerine söylenmiş olan başlarına geldiği zaman, yerden bir çeşit hayvan (dabbe) çıkarırız ki o, onlara, insanların ayetlerimize kesin olarak inanmadıklarını söyler

4:Güneşin Batıdan doğması: Güneş batıdan doğacak, insanlar topluca iman edecek, ancak daha önce iman etmemiş olanların imanları kendilerine bir yarar sağlamayacaktır (Müslim, Fiten, 118)

5:Hazreti Isa (a.s)ın inmesi: Ehl-i sünnet itikadına göre Kıyametin vukuundan önce Hazreti Isa yeryüzüne inecek, hiristiyanları Islama davet edecek, Deccalı öldürecek, Hazreti Peygamber (s.a.s)'in şeriatı ile hükmedecektir (Buhari, Büyu, 102Müslim, Iman, 242-247)
6: Ye'cuc ve Me'cuc'ün çıkışı Kıyametin vukuundan önce çıkarak yeryüzünde bozgunculuk yapacak (Kehf 18/94) olan asılları ve soyları belirsiz iki insan topluluğudur.Hz. ZülKarneyn'in önlerine yaptığı seddin yıkılarak (Enbiya 21/96) açılması ile yeryüzüne dağılacaklar insanlara saldıracak, kentleri yakıp-yıkarak harabe haline getireceklerdir.

Bazı rivayetlerde bu seddin Çin seddi olduğu zikredilir.
7,8,9:Doğuda, Batıda, Arap Yarımadasında olmak üzere üç bölgede yer çöküntülerinin meydana gelmesi de Kıyametin büyük alametlerindendir (Müslim, Fiten, 39)
10:Yemen'den çıkacak olan büyük bir ateşin insanları önüne katarak sürmesi (Müslim, Fiten, 39)




1400 SENE ÖNCE

SÖYLENDi BUNLAR









KURAN'I KERİM DE AHİR ZAMAN:


A'RAF suresi 65. ayet
 
وَإِلَى عَادٍ أَخَاهُمْ هُوداً قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُواْ اللّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَـهٍ غَيْرُهُ أَفَلاَ تَتَّقُونَ
 
Ad (toplumuna da) kardeşleri Hud'u (gönderdik) . (Hud, kavmine:) «Ey kavmim, Alah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. Hâlâ korkup-sakınmayacak mısınız?
(A'RAF suresi 74. ayet)



وَاذْكُرُواْ إِذْ جَعَلَكُمْ خُلَفَاء مِن بَعْدِ عَادٍ وَبَوَّأَكُمْ فِي الأَرْضِ تَتَّخِذُونَ مِن سُهُولِهَا قُصُورًا وَتَنْحِتُونَ الْجِبَالَ بُيُوتًا فَاذْكُرُواْ آلاء اللّهِ وَلاَ تَعْثَوْا فِي الأَرْضِ مُفْسِدِين

(Allah'ın) Ad (kavminden) sonra sizi halifeler kıldığını ve sizi yeryüzünde (güç ve servetle) yerleştirdiğini hatırlayın. Ki onun düzlüklerinde köşkler kuruyor, dağlardan evler yontuyordunuz. Şu halde Allah'ın nimetlerini hatırlayın da, yeryüzünde bozguncular olarak karışıklık çıkarmayın
(HÛD suresi 50. ayet):
وَإِلَى عَادٍ أَخَاهُمْ هُودًا قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُواْ اللّهَ مَا لَكُم مِّنْ إِلَـهٍ غَيْرُهُ إِنْ أَنتُمْ إِلاَّ مُفْتَرُونَ
Ad (halkına da) kardeşleri Hûd'u (gönderdik) . Dedi ki: «Ey kavmim, Allah'a ibadet edin, sizin O'ndan başka ilahınız yoktur. Siz yalan olarak (tanrılar) düzenlerden başkası değilsiniz
(HÛD suresi 59. ayet)
وَتِلْكَ عَادٌ جَحَدُواْ بِآيَاتِ رَبِّهِمْ وَعَصَوْاْ رُسُلَهُ وَاتَّبَعُواْ أَمْرَ كُلِّ جَبَّارٍ عَنِيدٍ
Rablerinin ayetlerini tanımayıp reddettiler. O'nun peygamberlerine isyan ettiler ve her inatçı zorbanın emri ardınca yürüdüler.

(HÛD suresi 60. ayet)
وَأُتْبِعُواْ فِي هَـذِهِ الدُّنْيَا لَعْنَةً وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ أَلا إِنَّ عَادًا
Ve bu dünyada da, kıyamet gününde de lanete tabi tutuldular. Haberiniz olsun; gerçekten Ad (halkı), Rablerine (karşı) küfrettiler. Haberiniz olsun; Hûd kavmi Ad'a (Allah'ın rahmetinden) uzaklık (verildi) .

(FURKÂN suresi 38. ayet)
وَعَادًا وَثَمُودَ وَأَصْحَابَ الرَّسِّ وَقُرُونًا بَيْنَ ذَلِكَ كَثِيرًا
Ad'ı, Semud'u, Ress halkını ve bunlar arasında birçok kuşakları da (yok ettik) .
(FURKÂN suresi 39. ayet):
وَكُلًّا ضَرَبْنَا لَهُ الْأَمْثَالَ وَكُلًّا تَبَّرْنَا تَتْبِيرًا
Biz (onlardan) her birine örnekler verdik ve her birini darmadağın edip mahvettik.
(ANKEBÛT suresi 38. ayet):
وَعَادًا وَثَمُودَ وَقَد تَّبَيَّنَ لَكُم مِّن مَّسَاكِنِهِمْ وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ أَعْمَالَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ السَّبِيلِ وَكَانُوا مُسْتَبْصِرِينَ
Âd'ı ve Semûd'u da (yıkıma uğrattık) . Gerçek şu ki, kendi oturdukları yerlerden size (durumları) belli olmaktadır. Kendi yapmakta olduklarını şeytan onlara süsleyip-çekici kıldı, böylece onları yoldan alıkoydu. Oysa onlar görebilen kimselerdi
(FUSSİLET suresi 13. ayet)
فَإِنْ أَعْرَضُوا فَقُلْ أَنذَرْتُكُمْ صَاعِقَةً مِّثْلَ صَاعِقَةِ عَادٍ وَثَمُودَ
Fe in a'radu fe kul enzertüküm saikatem misle saikati adiv ve semud
Bu durumda eğer onlar yüz çevirirlerse, artık de ki: «Ben sizi, Ad ve Semûd (kavimlerinin) yıldırımına benzer bir yıldırımla uyarıp-korkuttum.
(FUSSİLET suresi 15. ayet)

فَأَمَّا عَادٌ فَاسْتَكْبَرُوا فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَقَالُوا مَنْ أَشَدُّ مِنَّا قُوَّةً أَوَلَمْ يَرَوْا أَنَّ اللَّهَ الَّذِي خَلَقَهُمْ هُوَ أَشَدُّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَكَانُوا بِآيَاتِنَا يَجْحَدُونَ
Ad (kavmin) e gelince; onlar yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve dediler ki: «Kuvvet bakımından bizden daha üstün kimmiş?» Onlar, gerçekten kendilerini yaratan Allah'ı görmediler mi? O, kuvvet bakımından kendilerinden daha üstündür. Oysa onlar, bizim ayetlerimizi (bilerek) inkâr ediyorlardı.
ZÂRİYÂT suresi 41. ayet)
وَفِي عَادٍ إِذْ أَرْسَلْنَا عَلَيْهِمُ الرِّيحَ الْعَقِيمَ
Ad (kavmin) de de (ayetler vardır) . Hani onların üzerine de köklerini kesen (akîm) bir rüzgâr gönderdik
ZÂRİYÂT suresi 42. ayet)
مَا تَذَرُ مِن شَيْءٍ أَتَتْ عَلَيْهِ إِلَّا جَعَلَتْهُ كَالرَّمِيمِ
Üzerinden geçtiği her şeyi (olduğu gibi) bırakmıyor, mutlaka onu çürütüp-kül gibi dağıtıyordu
KAMER suresi 18. ayet
كَذَّبَتْ عَادٌ فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ
Ad (kavmi) de yalanladı. Şu halde benim azabım ve uyarıp-korkutmam nasılmış?
(KAMER suresi 21. ayet
فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ
Şu halde benim azabım ve uyarıp-korkutmam nasılmış?
FECR suresi 1. ayet)
وَالْفَجْرِ
Fecre andolsun,
FECR suresi 2. ayet),
وَلَيَالٍ عَشْرٍ
On geceye
FECR suresi 3. ayet
وَالشَّفْعِ وَالْوَتْرِ
Ve on geceye. Ve çifte ve tek olana. Ve geçip gideceği zaman geceye.
(FECR suresi 6. ayet)
أَلَمْ تَرَ كَيْفَ فَعَلَ رَبُّكَ بِعَادٍ
Rabbinin Ad (kavmin) e ne yaptığını görmedin mi?
FECR suresi 7. ayet)
إِرَمَ ذَاتِ الْعِمَادِ
Direkleri (yüksek binaları) olan, İrem şehrine

AHİR ZAMAN HADİSLERİ

Peygamberimiz bazı hadislerinde ümmetinin ömrünün binbeşyüz seneyi geçmeyeceğini söylüyor. Ve ahirzaman olarak belirtilen son safhada da yaşanacak kıyamet alametlerini sıralıyor. Aşağıdaki yazıda, Peygamber Efendimiz (S.A.V.) 'in 14 asır önce haber verdiği bu alametleri okuyacaksınız


*İnsanların başına bir zaman gelecek ki, onlardan faiz yemiyen kalmayacak, yemese bile tozu mutlaka bulaşacaktır.

*Bir çok kişi az bi dünyalık zarfında dinini feda edecektir.

*Kazanç, belirli kişiler arsında dolaşacak, dar gelirliler açlık ve sıkıntıya düşecekler.

*Fitne her eve girecek ve tecrübesiz gençler başa geçecekler.



*Kur'an'dan bir resim, islam'dan bir isim, Müslümandan bir cisim kalacak.

*Üç şey çok kıymetlenecek; Helâl para, Kendisiyle amel edinen sünnet ve Candan bir dost.

*Ecnebiler çoğalacak ve müslümanlara galebe edecekler.

*Sonradan gelen nesiller, önceden gelenlere sövüp sayacaklar.



*Mihnet, bela, musibet artacak, rahat ve huzur kalmayacak, kimse eliyle bunları önleyemeyecek.

*Köylüler şehirlere akın edecekler ve ne idüğü belirsiz deve çobanları, bina yaptırmakta birbirleriyle yarışacaklar.

*Bir Müslüman koyundan daha âciz olacak, hor ve hakir görülecek.



*İlim azalacak, cehalet, anarşi ve cinayetler artacak, adam öldürmek hafif bir suç sayılacak.

*Hilesiz iş yapılamayacak, tacirler ve yazarlar artacak kalem bollaşacak.

*Kişi elbisesini sakındığı kadar dinini sakınmayacak ve fakirler de namaz kılmayacak.

*Akrabalık bağları kopacak ve selam, sadece tanıdık olanlara verilercek.



*Zenginler ticaret için, hafızlar riya ve gösteriş için hacca gidecekler.

*Büyükleri merhametsiz küçükleri hürmetsiz olacak; çocukları terbiye, köpekleri terbiyeden daha zor olacak.

*İnsanlar kötülüklerden birbirlerini sakındırmayacak ve iyiliği emretmeyecekler.

*Minareler çoğalacak, camiler süslenip ziynetlenecek (kilise ve havralar gibi) ve içlerinden yüksek sesler gelecek.



*Hainlere emin, emin olanlara hain denilecek ve ''şurada emin bir insan vardır'' denilecek kadar emin insan sayısı azalacak.

*Kişiye, şerrinden korkulduğu için ikramda bulunulacak. Görünüşte dost fakat esasında düşman sayısı artacak, sözler hep yalan ve birbirine muhalif olacak, amir ve memur çok, doğru iş yapan az olacak.



*Yıldızlar (fal) doğrulanacak ve kader yalanlanacak.

*Allahü Teâlâ apaçık inkar edilecek.

*Âlicenaplık, izzet-i ikram ve cömertlik duyguları kaybolacak ve haklar para karşılığı satılır hale gelecek.

*Cemaatin inanacı zayıf, ibadeti taklit olacak, hafızlar çok ama âlim bulunmayacak.



*Zenginlere itibar edilecek, cimrilik artacak, zekat ağır bir borç olarak kabul edilecek.

*Âlimler para ve dünyalık karşılığında ilim öğretecek, ahiret ameli ile dünyalık talep edecekler.

*Dinden garı hususlar için öğrenim yapılacak.

*Erkekler kendilerini kadınlara, kadınlar da erkeklere benzeyecekler.



*Erkekler erkeklerle, kadınlar kadınlarla münasebetsiz alakalar kuracak.

*Her tarafta şarkıcı ve çalgıcı kadınlar zuhur edecek.

*Söz kadınlarda olacak ve zina yaygınlaşacak.

*Kadınlar, saçları deve hörgücü gibi, sokaklarda dolaşacaklar.



*Haram işlemeyi kolaylaştıran imkanlar artacak, gençler günah işlemeye ve kötülük yapmaya çok meyledecekler.

*İmanı kalpte tutmak, kor ateşi elde tutmaktan daha zor olacak, kişi gece mü'min yatacak sabah kafir olarak kalkacak veya bunun tersi olacak.



*İçkiyi devletler teşkil edecekler ve muhtelif isimler altında içilecekler.

*Dünya işlerine dalıp ahiret işleri unutulacak, Allah'ın kitabıyla hükmetmek ayıp sayılacak.

*Büyük ve gösterişli binalar yapılacak ve bunlardan dolayı sokaklar daralacak.

*Yırtıcı hayvanların derileri tabaklanarak çeşitli giyim eşyası yapılacak.



*Sabah giyinen elbise başka akşam giyinen elbise başka olacak. Önünüze yemeklerden biri gelip diğeri gidecek ve Kabe'nin örtüldüğü gibi evlerimizin duvarları da halılarla süslenecek.

*Ümmetimin erkekleri şişmanlayacak ve semizleşecekler.

*Dedikodu yaygın bir hal alacak.

*Herkes ''kazanamadığından ve geçinemediğinden'' şikayetçi olacak.



*Yalancı şahitlik ve boşanmalar artacak, ani ölümler sık görülecek.

*Mal çoğalıp sel gibi akacak, mal sahibi malına tapacak ve tüccarların çoğu hilekar olacak.

*Kişi karısına itaat edip anasına asi olacak ve arkadaşına yaklaşıp babasından uzaklaşacak.



*Gönüller birbirini sevmez olacak, dince ve dünyalık işlerde muhtelif görüşler belirlenecek, kardeşler bile dinde ve mezheplerde ihtilaf edecekler.

*İmar edilen şeyler harap edilecek, harap olanlar ise imar edilecek.

*Fazıklar başa geçecek ve konuşmasını bilmeyenler halka hitap edecekler.

*Arap arazisinin çölleri, nehirlere ve çöllere kavuşacak.



*Faize alış-veriş; rüşvete hediye denecek, tefecilik artacak, helal-haram unutulacak, para gelsin de nerden gelirse gelsin denecek.



*Zaman kısalacak. Bir sene bir ay gibi, bir ay bir hafta gibi, bir hafta bir gün gibi geçecek. Bir günün geçmesi ise bir yaprağın yanması kadar çabuklaşacak. Hiçbir şeyde bereket kalmayacak.

KUR-AN'DA HZ ALi EBi TALiB

NOT:Resmi dahada netleştirmek için resme tıklayın
























Velâyet Ayeti-(Maide : 55-56)

Sizin veliniz, ancak Allah, O'nun Resulü ve zikir ederken rüku halinde zekat veren müminlerdir. Kim Allah’ı, O'nun Resulü'nü ve sözü edilen müminleri veli edinirse, hiç şüphesiz, galip gelecek olanlar, Allah’ın taraftarlarıdır.

Tebliğ Ayeti-(Maide : 67)

Ey Peygamber, Rabbinden sana indirilen emri insanlara ilet. Eğer yapmazsan, O'nun elçiliğini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur
Tebliğ Ayeti" diye bilinen bu ayet, Hz. Peygamber, Veda Haccı'ndan Medine’ye döndüğü zaman, Gadirhum'da nazil oldu. Hz. Muhammed, Cuhfe'ye vardıklarında “Gadirhum” denilen yerde şöyle buyurur

Benim Allah tarafından davet edilip de icabet etme zamanın yaklaşmıştır. Şüphesiz ki, ben de sorumluyum, siz de sorumlusunuzdur. Öyleyse şimdi siz ne diyorsunuz?
Ashab şöyle dediler: Biz şahadet ediyoruz
Sonra Hz. Muhammed şöyle buyurdular:

Siz, Allah’tan başka bir ilah olmadığına, Muhammed'in O'nun kulu ve elçisi olduğuna, cennet ve cehennemin hak olduğuna şahadet ediyor musunuz
Ashab yeniden.Şahadet ediyoruz." dediler.

Hz. Muhammed: “Allah'ım sen şahit ol.Diyerek şöyle Buyurdu.

Ey insanlar Ben sizden önce Kevser Havuzu başında hazır olacağım ve siz havuz başında benim yanıma geleceksiniz. O havuzun genişliğiBusra ile San’a arası kadardır. O havuzda, gökteki yıldızlar kadar gümüş kadehler vardır.

Orada, ben iki değerli ve kıymetli emanetim hakkında sizi sorguya çekeceğim. O halde onlara karşı benden sonra nasıl davranacağınıza dikkat edin.



Ashabdan biri Ya Resulullah O iki değerli emanetin nedir?diye sordu.
Hz. Muhammed şöyle buyurdular: ’Kuran ve Ehl-i Beytime ipine sım sıkı sarılın. Kevser Havuzunda her iki emanet bir birinden ayrılmadan bana ulaşacaktır. Ehl-i Beyt’im, Nuh’un gemisi gibidir.

Gemiye binenler kurtuldular binmeyenler helak oldular

Hz. Muhammed sonra Hz. Ali’nin elinden tutup
yukarıya kaldırıp şöyle buyurdular:Ey insanlar Allah benim mevlâmdır, ben de sizin mevlânızım ve ben kimin mevlâsı isem, Ali de onun mevlâsıdır. Allah’ım, onu seveni sev, ona düşman olana düşman ol, ona yardım edene yardım et, onu yalnız bırakanı yalnız bırak, onu seveni sev

Allah'ım, şahit ol


Tam o sırada ayet nazil oldu:(Maide : 3):Bugün dininizi size kâmil ettim, size verdiğim nimetimi tamamladım ve İslâm’ı size din olarak beğendim
(Rad : 7):Ey Peygamber Sen ancak bir uyarıcısın ve her topluluk için bir hidayet önderi vardı

Taberi Fahr-i Razi ve Suyuti den rivayet:Hz. Muhammed elini göğsüne koyup şöyle buyurdu: “Benim vazifem uyarıp korkutmaktır, ve her kavmin bir hidayet önderi vardır.” Sora Hz. Ali’yi işaret ederek şöyle buyurdu:


Hidayet önderi sensin YA Ali



(Araf:172)Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabbin Adem oğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabbiniz değil miyim?
onlar:evet buna şahit olduk(KALÜ BELA)dediler.Hz. Muhammed bu ayet için şöyle buyururlar.Allah da onlara şöyle buyurdu: Ben Rabbinizim, Muhammed Peygamberiniz,


Ali de Emirinizdir


(KALÜ BELA):RUHLAR ALEMİNDE ALLAHIN TEK OLDUĞUNU İTİRAF ETMEMİZ




Gerçekte “Allah’ın Velileri” yoktur

“Allah’ın Velisi oldukları” vardır!


// 21 Kasım 2008



Bazı isimler vardır ki sadece ismi Allah olan varlığa aittir. El-Veli, El-Raşid gibi..



“Allah’tan başka Veli yoktur” diye ince bir ayırım yapar Kur’an; ama yüz binlerce Velimiz ve bu velilerin kendilerinin (!) ortaya koyduğu kerametlerini anlatır dururuz : )..



Gerçekte “Allah’ın Velileri” yoktur; “Allah’ın Velisi oldukları” vardır!



“Sizi irşat etmeye gücüm yoktur” der Rasul; ama biz, bizi değiştirebilecek güçleri olduğuna inandığımız Mürşitlere irâdemizi teslim ederiz (mürit oluruz) !..



Halbuki, Allah’tan ayrı olmadığımızdan, öz yapımız gereği varlığımızda kuvve olarak “El-Veli, El-Reşid” mânâları saklıdır.



Bu mânâların bizde açığa çıkabilmesi elbette dünya=zihin aynamızdandan bizlere yansıyan “Hakikatın Bilgisi” ile olacaktır.



Aynadaki görüntüde canlı/cansız kitaplar vardır. İçimizdeki Mürşidin/Velinin açığa çıkmasına vesile olanlar… “Vesile (eş, dost, akraba, bilim, din, internet, şeyh, hoca, kasap, bakkal vs.)” bizdekinin açığa çıkabilmesi için hayâli bir yansımadır sadece! (Örneğin, bir öğretmen öğrencisine gerçekte yeni bir şey öğretmemektedir. Öğrencinin zihinsel dünyasında görünen Öğretmen görüntüsü ile kendinde ezelde kodlanmış programı/tohumu açığa çıkmaktadır.)



Sorun “vesile” olanı “ben” dediğim varlıktan veya “BEN” olan Mutlak Varlıktan ayrı görmekten kaynaklanıyor.



Halkımızın büyük çoğunluğu da Veli veya Mürşit olarak adlandırılan kişileri Allah’tan ayrı görme (Onların ayrı birimler olarak kendilerine yardım edeceklerini düşünmeleri) yanlışına düştükleri için de âyet gereği onları “Rab edinmiş olur”lar veya dini anlayışlarına ruhbanlığı sokmuş oluyorlar!



Aynı hata yüzyıllardır olduğu gibi Hristiyanlıkta ve Müslümanlıkta da -insanın doğası gereği- devam etmekte.



“Allah yarattığı her “mahluk”un içine kendi “mürşid”ini de koymuştur..

Sizler sakın kimseye “mürşid” olmaya kalkmayın..

Yapabiliyorsanız her insanın içinde “mevcut” mürşidine ulaştıracak “bilgi” yi ona sadece “teklif” edin…



HZ HIZIR'IN LEDUN iLMi


Washington – Ladikli Köyü.

Dört Dakika
!!!

Bu yazıyı okumak için ilk önce inancınızı yoklamanızı tavsiye ederim. Çünkü aşağıda yazacaklarım gerçektir. İnanmayanlara ise Matrix filmini hatırlatmak isterim. Ne kadar gerçekti değil mi ya da ne kadar gerçek dışıydı?

Matrix filminde filmin kahramanları, bedenleri dünyada değilken, dünyaya kötülerle savaşmaya gidiyorlardı.Yani bir nevi boyut değiştiriyorlardı. Peki bu olabilir mi?

Yoksa dünya kurulduğundan bu yana bu olabilen bir şey mi?

Sorunun cevabı

Evet olabilen bir şey.

Bu "OLABİLEN ŞEYİ" burada detayları ile anlatacak değiliz. Her şeyin başı `Oku` olduğuna göre ilim peşinde koşan kişiler mutlaka bu bilgilere ulaşacaktır. Unutulmamalı ki.



Allah zenginliği dilediğine, İlmi ise isteyene vereceğini belirtmiştir.

Anadoluda yetişen birçok evliya vardır. Daha sonra kırklar, yediler, üçler olarak adlandırılan Allah dostları vardır. Benim dogduğum yer olan Afyon’da bile 40’lar makamı var. Bursa`da Üftade Hazretleri`nin bulunduğu yerde 40 lar makamıdır.

Bu makamlar dünyanın birçok bölgesinde de bulunmaktadır.

Bu bilgilerden sonra yazımızın kahramanı olan Ladikli- Ahmet Ağa’dan bahsetmek istiyorum.



Ladik’li Ahmet Ağa’yı Hattat ağabeyimiz Yusuf Coşkun Benefse’nin bana aktarımı ile duydum.

Daha sonra Araştırmacı yazar Mustafa Özdamar’ın Ladikli Ahmet Ağa kitabını bir çırpıda okudum.

Vereceğim bilgilerin çoğuda bu kitaptan zaten.

Ahmet Ağa bir ümmi yani okuması yazması olmayan birisi.

Osmanlı’nın kanal hareketinde ölümden dönüyor kendisi. Bir atlı (daha sonra Hz Hızır olduğu ortaya çıkıyor) gelip kurtarıyor onu ve ona seninle 40 yaşından sonra görüşeceğiz diyor.



Sonra Ahmet Ağa memleketi Ladik’e dönüyor. Hz Hızır ile tekrar karşılaşmaları ve ilmi-ledun derslerinin başlangıçları.

Bu arada hatırlatmakta fayda var. Hz Hızır, Bediüzzaman Said Nursi, Yahya Efendi ile de zamanında bu dersleri yaptığını hatırlatalım. İstanbul`daki belli merkezleri ders alanı olarak kullanılıyor.

Bu derslar sonrasında Ahmet Ağa kırklar diye tabir edilen Allah dostlarının askeri kuvvetlerinde görev alıyor.

Sık sık operasyonlara gidiyor.. Bu operasyonlarda tayyi-mekan yaparak oluyor. Yani bir nevi Matrix.



Arkadaşları ile birlikte operasyonlar için uçuyorlar.

1960’da vefat ediyor.

Ladikli Ahmet Ağa kendisini kış günü ziyarete gidenlere yaz gününün meyvelerini çıkarır

Hatta köylü bu seferlerini bildiği için Ladikli Ahmet Ağa’ya bize hurma getir ,muz getir gibi ısmarlamalar da yapar.

Bu görevlerinden en çarpıcısı ise Kore’de sıkışan Türk tugayına yardım için gitmesi. Kuroni çarpışmalarında sıkışan Türk tugayını kurtarır. Türkiye’yi bölmek içi antlaşma yapan Sovyet ve Rusların antlaşmalarını sofyada gider basar.

Neyvork’te gizli Müslüman olan Papazlara yardım için gider.

1957’lerde patlak veren füze krizi hakkında Cezayir dağlarında konuşan kırklar ile toplantı yapar.



Birçok kişi sorar Ahmet Ağa’ya –Ahmet Ağa madem bu kadar operasyona gidiyorsun nedir bu İslam aleminin hali- O da cevap verir, İzin yok oğlum izin yok. Olsa hepsini darmadağın ederiz.


Ladikli Ahmet Ağa yine bir sohbette sorarlar

Ahmet Ağa bugün nereye gidiyorsun.

-Tam ismini bilmiyorum şurada kağıtta yazılı idi. Getirin bakayım der

köylüler alır bakarlar.


O kağıtta yazılı neresi imiş okuyun bakayım der Ladikli Ahmet Ağa

-Washington

Köylüler sorar

Ahmet Ağa kaç saat’te gidersiniz Washington’a

`Ladik ‘ten –Washington 4 dakika` der

Hatırlatma:(illimünati şeytanlara tapn gruptur)

İllümanite de, konseyler de planlar yapanlar var. Ama unutulmamalıdır ki en büyük plan yapıcı Yüce Alahtır. Ve Allah’ın bu dünyada birçok Evliyası 40’ları ve bilmediğimiz ilim sahipleri vardır.

Son bir not daha anlatalım.

Yemen kralı Mekke’yi yıkmak için fil ordusu ile gelir. O sırada Mekke’de yaşayan Peygamberimizin (s.a.v) dedesi de koyunlarını otlatmak için düşmanların vadisine gelir. Ona sorarlar. Ey kişi biz Kabeye saldırmaya geliyoruz sen ise buradasın nasıl oluyor bu iş deyince

`Kabe’nin bir sahibi var ve o orayı korur` der

Cümle işler Halık`ındır, kul eliyle işlenir,
Sanma izni olmadan , bir tek yaprak titreşir.

Hak kulundan intikamını yine kul eliyle alır,
İlm-i Ledün bilmeyen bunu kul yaptı sanır.



İlmi- Ledun Nedir ?



İlm-i ledün, Allah tarafından verilen, öğrenmekle değil, Allah`ın bildirmesiyle elde edilen bilgi demektir. Bu bilgiyi ikiye ayırmak gerekir: a) Allah`ın Peygamberlerine vahiy yoluyla verdiği bilgi. Vahiy Allah`tan olduğu için lugat manasında buna da ledün ilmi denebilir. b) Hızır gibi bazı kullarına ilham ve keşif yoluyla verdiği bilgi. Bu ikinci çeşit bilginin sağlam kaynaklarla doğrulanmış olanı vardır; Hızır`ın ve Hz. Ömer`in bazı bilgileri böyledir, onaylanmış olmayanı vardır; bu da ümmetin salih fertlerinde olan ve ilhama dayalı bulunan bilgidir.


İlm-i ledün kimde olursa olsun vahye aykırı olmayacaktır; vahye aykırı olan bilgi kimden gelirse gelsin muteber değildir. Kur`an-ı Kerim`de Kehf sûresinde ilm-i ledün ifadesi geçmektedir (18/ 65). Âyetin meali şöyledir: "Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, ona katımızdan bir rahmet vermiş ve yine tarafımızdan ona bir ilim öğretmiştik." Devam eden âyetlerde Hz. Mûsâ ile bir süre yolculuk eden bu kulun (Hızır`ın), Allah`ın bildirmesi sayesinde, başkaları için gayb(gizli) olan bazı şeyleri bildiği anlaşılmaktadır. Bu bilgiyi Allah dilediğine verir, çalışmakla, ibadetle, başkaca beşeri mesailerle elde edilemez, biri diğerine aktaramaz.


Bu konuları merak eden okurlarımıza Kur`an-ı Kerim`in onsekizinci Sûresi Keyf Suresi`ni okumalarını tavsiye ediyorum

Hazret-i Hızır’ın (as) ilmi, “ledün” ilmidir. Yani Allah’ın ona lütfettiği, hâdiselerin iç yüzünü gösteren gizli ilimlerdendir. Bu ilim gereği Hızır (as) varlıkların görünen kısmı gerisinde var olan incelikleri, hikmetleri, gelecekteki tavırları, geçmişteki sebepleri ilk bakışta biliyordu. Hazret-i Mûsâ’nın (as) ilmi de vahye dayanmaktadır. Fakat Hazret-i Mûsâ’nın (as) ilim alanı, olayların dış yüzüne bakarak Allah’ın hükümlerini bilmektir.



Bedîüzzaman Hazretlerinin tesbiti ve keşfiyle, Hazret-i Hızır (as) bu gün de, serbest, bir anda çok yerlerde bulunmaya istidatlı ve insânî ihtiyaçlarla sınırlı olmayan bir hayat içinde bulunmaktadır. Velâyet makamlarından bir makam vardır ki, o makama gelen velî Hızır (as) ile görüşmekte ve Hızır’dan (as) ders almaktadır.



DÖNDÜM KIBLEYE...BAKTIM KABE'YE